Çocuğunuzla Aşırı Etkinlik Yapmak | Mindfulness | Çocuklu Dünya
 
Çocuk Gelişimi

Çocuğunuzla Aşırı Etkinlik mi Yapıyorsunuz?

Tarih: 22 Mart 2020 - Pazar
Uzman görüşü için konu öner.

Çocuğunuzla Aşırı Etkinlik mi Yapıyorsunuz?

Çocuklarla Etkin Olmaya Zorlama Halimizin Farkında Mıyız?

 

Bu sabah uyandığımda, içimde büyük bir kararlılık vardı. “Bugün daha da iyi organize olacağım, bu süreçte yapılacaklar listeme eklediğim, online dersler ve web uygulamalarına bakacağım. Bazı online müzeleri gezmem, yine online görüşmeler yapmam ve bilgisayardaki dosyaları toparlamam gerekiyor” Ayrıca son günlerde dışarı çıkmadığım için, evde yapmam gerekenler de çoğalıyor. Ev, normal halinden çok daha yoğun kullanıldığı için, işler de sürekli artıyor. Evdeyim ama koşturma bitmiyor! Şimdi bir de, bu süreci “verimli” geçirmeye dair stres ekleniyor.

 

“Şşşiiiit Yavaş! Ne Oluyor”

Hayat bize “biraz sakin ol insanoğlu” derken, bizler bunu bir fırsata dönüştürme derdine düştük. Şu baltasını bileyen adam hikayesindeki gibi, güya balta bileyeceğiz. Yapamadıklarımızı halledip, süreç bitiminde daha iyi koşullarla devam edeceğiz.

Üye olun çocuk gelişiminde size rehberlik edelim!
Doğumdan itibaren çocuğunuzun gelişimine göre günlük eğitim planı
Uzmanların hazırladığı 2.500’den fazla eğitici oyun
Uzmanlarla seminerler
Uzmanlara danışma

Elbette yeni şeyler öğrenmek, online bile olsa paylaşmak, dostlarla bu şekilde yeniden bir araya gelmek çok önemli. Sosyal desteğin bu tür stresli durumlarda ne kadar önemli olduğunu herkes bilir. Birden dış dünyadan çekilip eve kapanmak hiçkimse için kolay değildir. Bununla beraber evde olduğumuz her anı doldurma çabamızla; sakinleşme, içilen suyun, ısırılan elmanın tadını, kucak kucağa sarılıp hiçbir amaç olmadan sevdiklerimize bakmanın keyfini yine es mi geçiyoruz?

Çocuklar için milyon tane etkinlik var sosyal medyada. Ne hoş ne zarif bir düşünce bu destek! Aileler de çocuklar sıkılmasın diye ardı ardına bu etkinlikleri yaptırıyor görüyorum. Ne büyük gayret, takdir ediyorum. Çocuklarımız sıkılıyor çünkü. Onlar da bizim gibi etkinlikle dopdolu olmadan yaşamayı bilmiyorlar. Etkinliksiz kaldıkları anda sıkılıyorlar, bizler de zaten “hiçbir şey yapmamanın” sıkıntısını çok iyi bildiğimiz ve katlanamadığımız için, hemen onları oyalayacak bir şeyler buluyoruz. Böylece yeniden etkinlik dolu yaşamlarını kurgulayıp, hem kendimizi hem onları rahatlatıyoruz. “Oh! Bir sonraki sıkılmaya ve etkinliğe kadar rahatız” Play station, çizgi film, you tube, boyama, hamurla filanca şekli yapma gibi öyle ya da böyle, sürekli aktif şekilde uyarılma ihtiyacı içindeler. Yaşamın sadece tadına varmak, sırt üstü yatıp tavandaki bir şeyler ile oyalanmak, hayal kurmak, bir basit oyuncak ya da nesneyle neler yapabileceklerini keşfedecek zamanı kendilerine tanımak ya da pencereden dışarı izleyerek vakit geçirmek istemiyorlar.

 

Mindfullness

Pencereden Dışarıyı Hiç İzliyor Musunuz?

Elbette çok sayıdadır ama yine de sormak istedim;

Kaçımız çocuklarımızla durup, pencereden dışarı izliyor, yaşamı “etkinlik” adı olmaksızın dinleyip beraberce keyif alıyor?

Adı üstünde “etkin” etkili olmak, aktif olmakla ilgili. Sabah uyandığı andan, yatana kadar sürekli aktivitelerle doldurulmuş bir program sunduğumuz çocuklarımız, yaşamı “sürekli aktif ve etkin olmak” olarak görüyorlar. Boşluğa tahammül etmekte zorlanıyorlar. Durmak; içinde kalınamaz, sıkıntı veren bir duygu doğuruyor. Oysa durmak ve fark etmek; güçlü bir dış uyaran olmadan dikkatini yönlendirebilmek, öğrenmek için çok elzem. Ayrıca hislerimizi de çok yoğunlaşıp başa çıkılmaz olmadan fark edebilmek için, duraksayabilmek gerek. Peki ya bedenimiz, hayata dair birçok keyfin giriş noktası olan bedenimiz. Yiyeceklerimizi tattığımız, dokunmalardan hoşlandığımız, gördüklerimizden keyif aldığımız, kokuları deneyimlediğimiz bedenimizi de fark etmek için, yine duraksamaya ihtiyaç yok mu? Bu nedenle durup uyaranları hafifken alğılayamayan çocuklar ve bizler daha güçlü uyaranlara ihtiyaç duyuyoruz. Daha tatlı şekerler, daha yüksek sesli oyunlar, parlak renkli hareket eden nesneler… Tersinden bakarsak, çocuklarımız gelecekte “güçlü bir şekilde etkin ve aktif” değillerse ya da böyle olmadıkları anlarda nasıl var olacaklarını bilmekte zorlanabilir ve muhtemelen kendilerini pek de iyi hissetmeyebilirler. Oysa hayatın her hali var. Bu bin bir halden kaçış da, öyle sandığımız kadar kolay değil.

Her sosyo-kültürel sınıftan, her ekonomik durumdaki insan, eskiye göre daha az “etkin ve aktif” olduğu anlar yaşayabiliyor. Bugün olduğu gibi, bazen hayatın getirdiği zorunlu yavaşlamalar, bazen de aktif etkinlik içinde savrulmalar yaşayabiliyoruz. O zamanlarda bizi de çocuklarımız gibi sıkıntı kaplıyor. Kendimizle hiçbir şey yapmadan durmak, hoşumuza gitmeyen hisler, geveze olumsuz iç konuşmalarla bizi daha fazla yüz yüze getiriyor ve bunalıyoruz. Başa çıkmak için; bizler de uyaranları arttırıyoruz. Daha fazla plan, ev içi aktivite, online görüşmelerle dikkatimizi başka alanlara taşıyoruz.

Ani Yaşamak

Her An “Etkin-Aktif” Olmak Zorunda Mıyız?

Eninde sonunda, bütün koşturmacada biraz duraksayarak içimize baktığımızda; kendi özümüzle temas etmeye ihtiyacımızı keşfedebiliriz. O zaman, hem bizler hem çocuklarımız için kendimize naif, doğal ve akışta kalmayı deneyimleyebileceğimiz bir alan açabilir miyiz? Her an “etkin-aktif” olmak zorunluluğunu ensemizde hissetmeden, başka bir varoluşun da mümkün olduğunu deneyimlemeye niyet edebilir miyiz? Niyetimizin getirdiği farkındalıkla eylemlerimizi düzenleyebiliriz. Olumlu ya da olumsuz her yeni deneyim; henüz fark etmediğimiz yönlerimizi keşfetmek ve bu keşfin olağan dönüşümünü yaşamak için doğal bir araç aslında.

Çıkartabileceğimiz Temel Dersler Nelerdir?

Umarım bu benzersiz zamanlarda; kendimize, canlılığa, yaşama olan deneyimsel merakımızı ve yakınlığımızı daha fazla arttırabiliriz. Salgınlar tarih boyunca çok önemli değişimlere neden olmuştur. Belki de bu salgından edinilecek en temel bilgilerden bazıları da bunlardır:

· Zihnimiz nereye giderse gitsin, bedenimizin bizi içinde bulunduğumuz ana döndürecek bir kapı olduğunu hatırlamak.

· Nefesimize odaklanarak ve bedendeki duyumlarımızı fark ederek uçuşan düşüncelerimizi şimdiki ana döndürmek.

· Zihnimiz kaygı ya da korku ile aşırı hareketlendiğinde bunu fark etmek.

· İçimizde oluşan, büyüyen huzursuzluğun sakinleşmesi ve dönüşebilmesi için zaman vermek.

· Bazen hiçbir şey yapmadan kendimizle vakit geçirmek, bunun tadına varmak ve yaşıyor olmanın doğal neşesini fark edebilmek…

“Dolce far niente” Eat Pray Love filminden en sevdiğim sahne “hiçbir şey yapmamanın mutluluğu”


Üye olup, Haftalık Programımızı uyguladığınızda, 14 gün içinde çocuğunuzdaki değişimi fark edeceksiniz.
Çerez Kullanımı
Kişisel verileriniz, mevzuata uygun olarak toplanıp işlenir. Detaylı bilgi almak için Verilerin Korunmasını inceleyebilirsiniz.
X