Yukarıdaki sorulara değinmeden önce şunu bilelim ki, güzel sanatların her dalı, insana naiflik ve zarafet katar. Resim, heykel ve müzikle uğraşan insanlar hayata daha yumuşak ve köşesiz bakabilirler. Bu açıdan çocuğumuzu güzel sanatlara ve bu konu özelinde ele alırsak müziğe ve bir enstrümana yönlendirmek, onun ileride daha yumuşak ve hoşgörülü, sivri köşeleri törpülenmiş bir kişiliğe sahip olma yolunu açan etkenlerden biri olacaktır. Peki çocuğumuza enstrüman eğitimi aldırmaya kara verdik, fakat; ‘’Acaba çocuğum müziğe yetenekli mi?’’ Hemen başta söyleyelim ki müzik yeteneği, doğuştan Allah vergisi bir yetenek. Sonradan geliştirilebilir evet, ama doğuştan böyle bir yeteneğiniz yoksa maalesef sonradan kazanamıyorsunuz ve dolayısıyla sahip olmadığınız bir yeteneği de geliştiremiyorsunuz.
Bu yüzden bana sorarsanız müziğe kabiliyetli doğan insanlar hayata 1 puan önde başlıyor. Başka hiçbir kabiliyeti olmasa bile, içine müzik kabiliyeti konarak bu dünyaya gelmiş. Ne güzel! Çocuğumuz yeteneği var mı yok mu, bunu anlamanın iki yolu var. Eğer siz müzik ile profesyonele yakın bir seviyede müzik ile ilgiliyseniz şu an bu sorunun cevabını çoktan verdiniz. Böyle bir ilginiz yok ise, sevdiği ve sevebileceği bir enstrümanı tespit edip (Kalimba, ukulele, piyano vs. gibi), sevebileceği bir öğretmen ile (burası çok önemli!) bir görüşme yaptırarak, kabiliyeti var mı yok mu öğrenebilirsiniz. Böylece de müzik eğitimi aldırmaya devam etme ya da vazgeçip başka alanlara yönlendirme yapabilirsiniz.
Eğer yukarıdaki sorunun cevabını evet olarak almışsanız, en erken 3 yaşlarında müziğe başlatılabilir. (Anne karnında henüz çocuk doğmadan keman eğitimine başlatılan Japonlara ait Suzuki metodu diye bir eğitim metodu var fakat konumuzun biraz dışında kalıyor). 3 yaşındaki bir çocuğun dikkat süresi aşağı yukarı 15 dakika olduğu için çok kısa derslerle ve daha çok orff çalgıları denen pratik ritim aletleriyle derslere başlanabilir. Bu noktada müzik ve enstrüman uzmanlığı yanında çocuk gelişimine de hakim bir eğitmen seçimi sanırım daha doğru bir karar olacaktır. 5-6-7 ve 8 yaşlarından itibaren ise yine yaşa göre bir enstrüman seçilip eğitime başlanabilir.
Yukarıdaki ilk iki sorumuzu hallettik, peki eğitime hangi enstrüman ile başlayacağız?
5 ve 6 yaşlar için ülkemizde yeni popüler olmaya başlayan kalimba bana göre en doğru seçenek olacaktır. Enstrüman zorluğu konusunda sanırım dünyanın en kolay öğrenilen enstrümanlarını içeren bir liste hazırlasak, kalimba; sanıyorum ki zirveye aday olur! Hem kolay öğrenilmesi hem de rahatlatıcı ve benzersiz tınısı ile çocuklar kalimbayı çok seveceklerdir. Bunun yanında ukulele ile de başlamak da doğru bir tercih olabilir. Hawaii kökenli bir çalgı olan ukulele de gitara göre öğrenmesi çok daha kolay, boyutu itibariyle de taşıması çok rahat olan bir çalgı. Uzun uzadıya enstrüman tekniği öğrenmeden yukarıda saydığım iki çalgıyla da enstrüman eğitimine başlanabilir. Aynı zamanda çevrimiçi/online olarak neredeyse bire bir dersteymiş gibi öğrenilebilecek belki de tek enstrümanlardır ukulele ve kalimba. Bunun yanında baktınız ki çocuğunuz hızlı öğreniyor, çok seviyor ve artık kalimba ve ukulele ona yetmemeye başlıyor, bu notada artık işi biraz daha ciddileştirebilir ve keman, piyano, klasik gitar gibi enstrümanlara geçebilirsiniz. Bu noktadaki yönlendirmeyi çocuğunuza ders veren kişinin yapması gerekiyor. Derslere başladıktan belki birkaç ay sonra çocuğunuzun öğretmeni ile bu konu hakkında özel olarak konuşup fikrini sorabilir ve sizi yönlendirmesini isteyebilirsiniz.
Yukarıdaki 3 Konu İçin De Seçimlerimizi Yaptık, Peki Hangi Öğretmen ile Başlayacak?
- “X enstrümanını çok iyi çalan bir öğretmen var, hatta kitapları da var, tabi ki ondan ders alacağız değil mi ?!?!”
- “Enstrüman olarak adını bilmediğimiz ama çocuklarla arası çok iyi olan bir öğretmen var, yoksa ondan mı ders alsak?”
- “Ah keşke hem çok iyi hem de çocuklarla arası çok iyi olan bir öğretmen bulsak da ondan ders alsak!” diye düşünüyoruz sanırım! Üçüncü maddeye ben de katılıyorum ah keşke, ama nerde! İlkokulda, ortaokulda en sevdiğiniz ders hangisiydi? Burada tek bir cevap var: Kendisini en çok sevdiğiniz öğretmenin dersi! O çok sevdiğiniz öğretmen matematik öğretmeniyse, matematikte başarılı olun olmayın fark etmeksizin en sevdiğiniz ders matematik olur. Fakat o hiç sevmediğiniz öğretmen müzik öğretmeniyse, en sevmediğiniz ders müzik dersi olur ve eğer sizde bir müzik potansiyeli varsa, sırf öğretmeni sevmediğiniz için erken yaşta keşfedilemeden olduğu yerde durur, tabiri caizse ziyan olur! Uzun lafın kısası tabi ki sevdiği bir öğretmen! Peki bunu nereden bileceksiniz? İlk ders sonrası bu durum anlaşılır; ders sonrası oğlunuza/kızınıza sorun; ders nasıldı öğretmenini sevdin mi? Sorunun cevabı o öğretmenle devam etmeme kararını size zaten verecektir. Dediğim gibi bu noktadaki en önemli konu belki de doğru öğretmen seçimi. Şu şekilde şahit olduğum örnekler var; 30’lu yaşlarından sonra büyük bir heves ve istekle kanun öğrenmek isteyen bir tanıdığımın şöyle bir anısı olmuştur.
- Nota biliyor musun?
- Hayır
- O zaman sen kanun öğrenemezsin!
Ve o gün içinde o heves ve heyecan sönmüş, bir daha da ne kanuna ne de müziğe yaklaşmış. İşte öğretmen seçimi bu derece önemli. Bir diğer olay da kendi oğlumun yetenekli bir sınıf arkadaşına piyano dersi veriyordum (9 yaşlarında). Piyanoyu çok seviyordu hatta evlerine dijital piyano bile aldılar. Daha sonra ailesiyle görüşüp belediye konservatuarları sınavlarına sokmaya ikna ettik. Çocuk kabiliyetli, girdi, kazandı ve piyano derslerine başladı. Fakat ne oldu? En sevmediği ders piyano dersi oldu! Tahmin edin neden? Piyano dersinde yapamayınca çocuğun parmaklarına vurursan, yapamıyorsun, çalamıyorsun diye sürekli tekrarlarsan ve yüzündeki bir gülümsemeyi o gözleri ışıl ışıl parlayan çocuğa çok görürsen tabi ki sevilmezsin! Bu yazıdaki en uzun bölümü bu noktaya ayırdım çünkü yukarıdaki 3 soru bir şekilde hallolur ve dönüşü vardır. O enstrüman olmaz bu enstrüman ile başlarsınız deneme yanılma ile hallolur. Fakat yanlış öğretmen seçimi, çocuğunuzun içindeki o şevki alır götürür ve bu durumun telafisi de pek mümkün değildir. Öğretmen öğrencisini sürekli desteklemeli, yapamıyorsun edemiyorsun kesinlikle kullanmamalı. Zaten size öğrenmeye gelmiş tabi ki yapamayacak! Yanlış yaptığında bile bu yanlış olmadı diyerek değil, harikasın çok güzel çaldın, bak bir de böyle dene diyerek yanlışını bile ona çok hissettirmeden düzeltmeli ki enstrümandan ve müzikten soğumasın. Ve en önemlisi özellikle 6-8 gibi küçük yaşlarda geminin kaptanı öğrenci olmalı! Yani adeta ders alan küçük yaştaki çocuk değil de öğretmeni ondan ders alıyormuş gibi dersi çocuk yönlendirmeli. Arada da öğretmeni ona ufak ufak enstrümanı göstermeli.
‘Kaptan çocuk dersi yönlendirecek, öğretmen de suyun akışına bırakacak öyle mi? Böyle ders mi olur canım!’ mı diyorsunuz? İnanın öyle bir güzel olur ki! Keşke müzikten matematiğe tüm öğretmenlerimiz böyle olabilse, bize böyle davranabilse! Ve son olarak unutmayalım;
İyi bir öğretmene sarılıp koşasımız, kötü bir öğretmenden koşup kaçasımız gelir!
Başarılı bir şekilde güncellendi
Başarılı bir şekilde silindi
İşleminiz gerçekleştirilirken hata oluştu.