Bizler, (anne baba ve eğitimciler) hazır olup olmadıklarına, bireysel özellik ve farklılıklarına, yetenek ve becerilerine bakılmaksızın henüz okul öncesi dönemde ve doğal olarak oyun çağındaki çocuklarımızı bir yere ve bir şeye yetişiyormuşçasına, okuma- yazma, matematik vb. belli bir olgunluk ve hazır bulunuşluk gerektiren faaliyetlerin içine zorla ve erkenden itelemekteyiz…
Sonuçta hayat boyu sürecek öğrenme faaliyetinin pek çok kez hayal kırıklığı, özgüven eksikliği, endişe ve kaygıya yol açtığını gördüğümüzde ise geç kalmış olmaktayız. Henüz oyun çağında iken ve henüz yeni yeni bir şeyleri merak etmeye, ilgi duymaya başlamışken her gün yeni bir şeyler öğretmeye, zamanını masa başında geçirmeye zorladığımız çocuklar, ya 8-9 yaşına geldiklerinde merak ve ilgi duygusunu, öğrenme isteğini yitirmekte, ya da hazır olmadığı için çok sık bilgiyi edinme ve öğrenme zorluğu yaşayarak özgüven eksikliği ya da performans kaygısı geliştirmektedir.
Oysa okul-öncesi çocuğun en büyük gereksinimi olan oyun, en iyi öğrenme aracıdır aynı zamanda… Oyunun doğal ortamı ve rahatlığı ile ifade becerisi, arkadaşlarıyla ilişkisi, paylaşma ve yardımlaşma duygusu, karşısındakinin duygusunu anlama becerisi, sıra bekleme, arkadaşının sözünü kesmeme, hakkını koruma, başkalarının haklarına saygı duyma ve daha birçok sosyal beceriyi, çocuklar oyun sırasında ve oyunla birlikte hiçbir zorlamaya gerek olmadan kendiliğinden öğrenirler.
Yukarıda saydıklarımız, oyunun okul öncesi ve ilkokulun ilk yıllarındaki çocukların sosyal ve duygusal gelişimlerine katkılarından sadece birkaçı olarak sayılabilir. Oyunun bilişsel gelişime olan katkılarından söz edecek olursak geleneksel oyunlardan birkaç örnek verebiliriz. Birçoğumuzun küçükken keyifle oynadığımız ama şimdilerde neredeyse unuttuğumuz “sek sek” bugün bile (nadir görülse de) çocuklarımızın açık alanlarda severek oynadıkları oyunlardan birisi olmaya devam ediyor. Sek sek oynarken yerde çizili kutucukların üzerinde çizilmiş sayı sembollerini gören, aklında tutan, takip eden, tanımaya ve hatırlamaya uğraşan çocuk zorlanmadan ve keyifle sayı sembollerini tanıyıp, sıralamayı öğreniyor, devamını merak edip, öğrenme ilgisi oluşuyor. Tek ayak üzerinde sekerek oynanan bu oyunun aynı zamanda denge ve motor becerilerin gelişmesi açısından katkılarını da göz ardı edemeyiz.
Psikolog Ayşe Beyhan Çakan’ın “Okul Öncesi Dönemde Yaratıcılık“ yazısını da okumanızı tavsiye ederiz.
Yine çocukluğumuzun anı çekmecelerinde saklı oyunlardan birisi olan “yağ satarım, bal satarım” oyununda, uzun bir süre tüm dikkatini her an arkasına mendil bırakıp kaçmaya başlayacak olan ebeyi takip etmeye yönelten çocuk, aslında müthiş bir dikkat çalışması yapmaktadır. Çocuğun bu süre zarfında hiçbir uyarana gerek olmadan tüm dikkatini oyuna yöneltmesi, oyunun; sosyal, duygusal, fiziksel ve bilişsel anlamda ne kadar destekleyici ve geliştirici olduğunu kanıtlayan örneklerden sadece birisidir…
Oyunun eğlendirici, keyif verici dünyasının öğrenmeye katkıları konusunda örnekleri çoğaltabiliriz. Hepimizin çocukluğumuzda severek oynadığımız, ezgisi hâlâ kulağımızda olan “aç kapıyı bezirgân başı” oyununu anımsadığımızda çabucak, kavgasız gürültüsüz sıraya girmiş, iki kişinin kollarını kaldırarak yaptığı hayalî köprünün altından geçen çocuklar hemen gözümüzün önüne gelir. Sıraya girme, kazanma, kaybetme kendiliğinden gelişir bu oyunda… Kimse kimseyi itip kakmaz, hırpalamaz, herkes sırasını bekler ve birbirinin hakkına saygı duyar. Sonuçta her şey uyum içinde ve keyifle yürür gider… Güzel dostlukların, samimi arkadaşlıkların temeli atılır…
Köşe kapmaca oyununda gelişen motor beceri ve çok yönlü dikkat, saklambaç oyununda ebeyi bulmak için gösterilen çaba, yaşanan heyecan yıllar sonra anımsandığında bir gülümsemeyle kendini gösterecektir.
Kısacası bugün geleneksel oyun ya da sokak oyunları diye adlandırdığımız bu oyunların ve oyun ortamlarının dikkat, yoğunlaşma, sosyalleşme, özgüven ve başkalarına güven, duygusal paylaşım, ifade becerisi, iletişim, kaba ve ince motor gelişim konusundaki katkıları günümüz çocuklarının da ihtiyaç duydukları kavramlar olarak nitelendirilebilir.
Sonuç olarak erken çocukluk döneminde öğrenme faaliyetlerine geçmeden önce bu dönemin bol oyunla değerlendirilerek yaşa özgü kavramların doğal süreçte gelişmesi çok daha sağlıklı olacaktır.
ÇocukluDünya Editörünün mesajı: Çocuklar için en etkili öğrenme sürecinin içerisinde yer alan oyunlar çocuğun fiziksel, sosyal, bilişsel ve duygusal gibi birçok alanda gelişimini destekler. Çocukların sevgi ve ilgiden sonra gelen en kritik ihtiyacı oyundur. Çünkü oyunlar çocukların hayatı anlamalarına yardımcı olur, eğlenerek öğrenmelerini sağlar ve en önemlisi oyun sayesinde çocuklar bulundukları pasif durumdan aktif duruma geçerler. Oyun sayesinde çocuk çoğu şeyi yaşayarak ve uygulayarak öğrenir.
Oyuncaklarla oynarken bütün duyularını kullanma fırsatını yakalar. Oyuncakları görür, onlara dokunur ve hisseder. Çocukların oyun oynamayı çok fazla sevdikleri düşünüldüğünde, çocuk eğitiminde oyunun kullanılması çocukların eğitimini kalıcı hale getirmek için oldukça etkilidir. Çocukların oynadıkları oyunlar gelişim dönemlerine göre farklılık gösterir. Bu yüzden de her farklı yaştaki çocuk farklı oyunlardan zevk alır.
Başarılı bir şekilde güncellendi
Başarılı bir şekilde silindi
İşleminiz gerçekleştirilirken hata oluştu.