Günümüzde özellikle büyük şehirlerde aile olmak giderek daha çok anne-baba-çocuktan oluşan çekirdek aile formatında geçiyor. Anne babalar olarak hem çalışmak hem de aile sorumluluklarını yerine getirmek durumundayız. Üstelik artık klasik anne babalar yerine, çalışma hayatının yanı sıra genç dinamik sosyal yaşantısı da olan anne babalarız biz.
Aile büyüklerimiz her zaman imdada yetişse de bu belirli bir süre için geçerli olabiliyor. Artık komşuluk gibi insanı güvende hissettiren, başın sıkıştığında imdat diyebileceğiniz sıcak bir ortam da çoğunlukla olası değil.
Bu durumda anne babalar olarak bebeklerimizi belli bir süre sonra çoğunlukla aile büyüklerine ya da bakıcı/dadı adaylarına teslim etmek durumunda kalıyoruz.
Ama ne pahasına?
Öncelikle çocuğumuzu emanet ettiğimiz kişiye karşı bir önyargı ve güvensizlik kaplıyor içimizi. Her türlü teknolojik kontrol mekanizmaları devreye sokuyoruz ya da aile büyüklerinden birileri arada kontrol baskınları yapıyorlar. Olmadı ara ara komşular kapıyı dinliyor ve akşama olası sesleri yorumlayarak size aktarıyorlar.
Bu süreç içinde artık olumlu bir bakıcı modeli ile birlikteysek içimiz rahatlıyor, işimize biraz daha rahat gidiyoruz, daha rahat odaklanabiliyoruz. Hatta biraz da kendimize vakit ayırmayı bile düşünebiliyoruz. Ama bu sefer de başka bir duygu durumu ile karşılaşabiliyoruz. Çalışma düzenimizin, trafik ve ulaşım sorunlarının çaldığı zaman nedeni ile üstelik te yorgun bir şekilde eve geldiğimizde annelik babalık yapmaya, az zamanda çok işler başarmaya, çocuğumuzun yetiştirilmesi ve doğruların kazandırılması uğruna çaba sarf ederken yeni bir çatışma ortamında buluyoruz kendimizi;
Kızıyor denmesin –teknolojik kameralar kayıtta ve yayında –, komşular –malum kapı dinliyorlar, parkta izliyorlar- ağlatıyor çocuğu diye yorum yapmasınlar diye her dediğini yapan “hizmet eden” teke tek uzun zaman geçirdiği bakıcısını istiyor çocuğunuz… sizi değil! Siz gelince dadısı gitmesin diye ağlıyor ya da isteğini elde etmek için dadısını daha sevdiğini fütursuzca söyleyebiliyor. Siz istediğiniz kadar doğru yaptığınızı bilseniz de, duygusal olarak isyana sürüklenebiliyorsunuz.
Bu konularla ilgili Uzm. Psikolojik Danışman Selda Özen’in “Çocuğumuzu Kime Emanet Ediyoruz” yazısını okumanızı da tavsiye ederiz.
Aile büyükleri devrede ise; hem bakıcı hem aile büyükleri bir arada ise belki biraz daha mı iyi durumda oluruz? Ya da sadece aile büyüğümüz bakıyor ve içimiz rahat mı? Yoksa..?
Aile büyükleri ve bir bakıcı desteği ile büyüyor ise şanslıyız diyebiliriz ama artık aile büyüğü ile bakıcı ipleri eline almıştır. Şansınız varsa aile büyüğünüz sizinle “aynı paralelde” yetiştirme kodlarını işliyordur. Bakıcımızda bu yetkili aile büyüğü ile günü paylaştığından eve geldiğinizde otorite aniden anne baba olan bizlere iade edilemeyebilir. Hatta bizi biraz tecrübesiz ve sabırsız da bulabilirler.
Ya da “torunumu ben büyütüyorum” bakıcıya bırakmam diyerek bütün gün çocukla beraber olan daha rahat ve keyifle uzun süre ilgi gösteren aile büyükleri (anneanne /babaanneler) devrede olduğunda, anne olarak “çalışıyorum yorgun argın eve geliyorum az zaman kalıyor, bazen o kadar da doğru yaklaşamıyorum” “o zaman da benimle iyi anlaşamıyor, anneannesini babaannesini istiyor” derken bulabiliriz kendimizi. Zaten eski toprak oldukları için benim istediğim gibi de eğitemiyorlar, çocuğumun da benim de düzenimiz bozuluyor diye de içten içe isyan ederiz…
Aynı tepkiyi anaokuluna başlayıp annesini hiç aramayan hemen gruba giren çocukların annelerinden de duyarız. Bir çeşit hayal kırıklığı, öğretmenine duyduğu sevgi ve güvene karşı bir çeşit kıskançlık gibi… o kadar emeklerinize karşı kopup gitmiştir bile… Halbuki özgüveni ve sosyal becerileri gelişmiş bir çocuk yetiştirdiğiniz için bir anne olarak gururlanmanız gerekirken, bu güzel duygunun tadını çıkarmak varken...
Ne yapalım o zaman? Ne yapsak olmuyor galiba...
Burada öncelikli olan bebeğin annesi ile güvenli bağlanmış olmasıdır. Yani doğduğu andan itibaren yeterince ve zamanında beslenen doyurulan, temizlenen banyosu yapılan, sevgiyle kucaklanıp okşanan, masaj yapılan, annesinin kokusu dokunuşları, yumuşak sevgi dolu sesi ile iletişim kurulan bebekler kendini güvende hisseder. Anne babalarımıza bu süreçte çok iş düşüyor. Uykusuzluğa, değişen ve yer değiştiren hormonlara, bedenimizin adapte olması ve toparlanması süreci içindeki zorlu devreyi atlatırken odaklanacakları konu bebeği ile güvene dayalı bir ilişki kurmalarıdır.
Özellikle İlk üç ay sağlıklı bir şekilde geçer ise yavaş yavaş anne baba ve bebek üçlüsü daha rahat bir evreye geçiş yapabilirler. En çok 6 ay içinde işe başlanacak ise bu 6 ay içinde bebek beslenmesi, anne sütü yanında ek gıdalara geçişi, uyku düzeni artık bir düzene oturacaktır.
Bu düzeni kurabilmişseniz ister bakıcı ister aile büyüğümüz olsun herkese devredebilirsiniz. Bebeğiniz düzeni devam edeceğinden teslim edilecekleri aile büyüklerine / bakıcılarına da aynı güvenle iletişime gireceklerdir. Güvenli ve huzurlu bir gün sonunda e geldiğinizde size de kavuşup doyacağından sistem bozulmayacaktır. Bırakın her şey çok ideal olmasın ama sevgi ve güven dolu olsun.
Anne baba olarak bu günlük sürece dahil olmak ve destek olmak için arada telefonla, teknolojinin getirdiği diğer imkanlar ile görüntülü bile iletişime geçebiliriz. Çok fazla kontrol düşkünü ve güven problemi olan bir anne baba isek ne bakıcı ne de aile büyükleri sizinle olumlu bir iş birliğine giremeyeceklerdir. Devamlı şüpheci ve sorgulayıcı olmanız bizi de onları da yoracaktır.
Aile büyükleriniz tam sizin istediğiniz gibi olmayabilirler. En son uygulamaları uygulama stresine girmenize gerek yok. Hiçbir şey kaçırmıyorsunuz. Sevgiyle, sabır ve güvenle bakılan, zamanında yedirilen uyuyan ve de gönlünce oyun oynayan bebek/çocuk en sağlıklı büyüyendir. En son uygulamalar ve eğitimsel doğruları uygulama stresi ile bütün bu güzellikleri kaçırabilirsiniz.
Yine bu süreçte biz anne babalara düşen; işler, yorgun gelmeler, ev işleri bahanesi ile kendimizi haklı çıkarıp, az olan zamanımızı kaliteli bir şekilde baş başa bebeğimizle/çocuğumuza ayıramama tuzağına düşmemiz. Tabii baş başa saatten kastımız iPad ve telefonsuz “oyun”… El ele, sarmaş dolaş, birlikte diz dize “onun odasında” baş başa olmak oynamak.
Her akşam 20 -30 dk. baş başa saat yeter de artar bile. Anne baba olarak bunu paylaşırsanız daha da keyifli olacaktır. Zaman içinde bugün sonu kavuşma ve oyun saatinin tadına doyum olmadığını, vicdanen rahatladığınızı, oynarken vakit geçirirken onların o güzelim enerjisi ile dinlediğinizi göreceksiniz.
* * * * * * * * * * * *
ÇocukluDünya Yıllık Premium üyeleri uzmanlarla organize ettiğimiz seminerlere katılarak sorularını sorabiliyor. Siz de bu seminerlere katılıp sorularınızı sorabilir ve diğer üyelerimizin deneyimlerinden faydalanabilirsiniz. Yaklaşan etkinliklerimizi ve eski seminerlerin video kayıtlarını websitemizdeki Seminerler kısmında görebilirsiniz. Aşağıda daha önce sorulan sorulardan bazılarını ve cevaplarını görebilirsiniz.
Benim 24 aylık bir oğlum, bir de yeni bebeğimiz var. Anneannesi ve babaannesine yakın oturuyoruz, daha öncesinde bebeğimiz olmadan önce kardeşi tek gecelik gönüllü olarak kaldığı zamanlar oldu. Çünkü dedesi ile teyzeleri ile arası çok iyi. Şimdi bebeğimiz olduğu için tekrar ihtiyacım doğrultusunda bırakmak istediğim zamanlar oluyor fakat ötelenmiş hisseder endişesi ile “kardeşim burada kalıyor ben gidiyorum” gibi düşünür endişesiyle de bırakmak istemiyorum göndermiyorum. Ama kendisine sorsak kalmak ister misin desek kalmak istediği zamanlar olacaktır. Ne dersiniz bu noktada bırakabilir miyiz?
Eğitim Danışmanı – Pedagog Prof. Dr. Norma Razon:Haftada bir gün gibi tabii ki bırakabilirsiniz. Bunu belki haftada bir rutin hale getirmezseniz de bir akşamüstü orada olduğunuzda anneannede veya babaannede onlar teklif edebilirler. Bu akşam mantı var kalır mısın, bugün sigara böreği yaptım kalır mısın, ondan sonra da seninle şunu oynarız yok kutu kutu oynarız bilmece oynarız… Hani sevdiği bir oyun varsa sizden geliyor gibi değil, onlar teklif edebilirler. Bence hiç bozmayın bu alışkanlığını.
ÇocukluDünya Editörünün mesajı: Günümüzde artık ailelerin çoğu çekirdek aile olarak yaşıyor olsalar da aile büyüklerinin üzerlerindeki etkileri göz ardı edilemez. Ebeveynler için en önemli husus çocuğu yetiştirirken tutarlı olmak ve dengeyi sağlamaktır. Oluşturulacak bu denge ebeveyn ve çocuk arasındaki iletişimi etkili hale getirmektedir. Fakat bazı durumlarda bu denge diğer aile üyeleri sebebiyle bozulabilmektedir.
Ebeveynlerin koyduğu sınırların aile büyükleri tarafından ortadan kaldırılması çocuğun dengesinin şaşmasına sebep olabilir. Bu konuya en güzel örnek çocuğun istediği herhangi bir şeye ebeveynlerinin hayır demesi karşısında aile büyüklerinin ev demesi olabilir. Bu durumda çocuk istediği her kabul olmadığında soluğu aile büyüklerinin yanında alır. Aile büyüklerininse çocuğun her istediğini yerine getirmesi çocuğun gelişimi için büyük bir hatadır. Aile büyükleri tarafından her isteği yerine getirilen çocuk, ebeveynleri tarafından istekleri yerine getirilmeyen çocuk gibi bir etiketleme oluşacaktır. Bu sebeple de ebeveynler ve çocuk arasındaki sağlıklı ilişki bozulacaktır.
Başarılı bir şekilde güncellendi
Başarılı bir şekilde silindi
İşleminiz gerçekleştirilirken hata oluştu.